Advert
Advert
FENSURNA ALEL KAVMİL KAFİRİYN

FENSURNA ALEL KAVMİL KAFİRİYN

Bu içerik 1612 kez okundu.

“VA’FU ANNA, VAĞFİRLENA, VERHAMNA, ENTE MEVLANA,

FENSURNA ALEL KAVMİL KAFİRİYN”

 

Yazımıza Bakara suresinin en son ayetindeki dua ile başlamak istiyorum:

“Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim Mevla’mızsın.

Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.”

 

15 Temmuz gecesi, milletimiz büyük bir musibetin eşiğinden döndü.

Rabbim, bu milleti sevdiğini ve muhafaza ettiğini bir kez daha gösterdi.

Milletimiz de; haliyle, tavrıyla, şehidiyle, gazisiyle bu rızaya liyakatini gösterdi inşallah.

Şimdilerde devlet, vücudunu bir ur gibi saran bu habis illetten kurtulma mücadelesi veriyor. Haliyle bu durum da çok kolay olmuyor.

Dört bir yandan saldıran düşmanlara ve dört bir yandan yalanan dost görünümlülere rağmen, memlekette kurtuluş mücadelesi sürüyor.

Ama o gece merhametini bu vatan ve milletten esirgemeyen Yaradan, İnşallah bu süreçte de rahmetiyle ve inayetiyle, İslam’ın son kalesi olan bu yurdu muhafaza edecek ve en güzel bir tedaviyle neticelendirecektir.

Bu konuda hemfikir olan ve bu temenniyi yapan insanların sayısı hiç kuşkusuz oldukça fazla ve ben bu satırları yazarken bile, milletimiz meydanlarda azalmayan şevk ve heyecanıyla, vatan gayretiyle, kendi seçtiği ve bağrına bastığı idarecilerine olan samimi muhabbetiyle haykırmaya, milli iradeyi yansıtmaya devam ediyor.

Bütün bunların yanında benim bu satırları yazmama sebep olan bir konu daha var aslında: Pek çok akıl, vicdan ve insaf sahibi tarafından zaman zaman dile getirilen, cemiyetin aydın ve birikim sahibi insanlarını sürekli olarak feryat ettiği bir konu. Bizim için ulvi ve değerli olan kavramların içleri boşaltılmak bir yana, korkunç ve planlı bir algı yönetimiyle, tam aksi manada kafalara empoze edilmesi meselesi.

Batı âleminden Amerika kıtasına varıncaya kadar yapılacak bir algı anketinden çıkacak menfi sonuçlar, biz Müslümanları ciddi manada yaralayacak türden. İslam karşıtı algının gerçekleşmesinde dünya çapında etkin rol oynayan ve İslam’a büyük zararlar veren yapılanmalar, günümüzde maalesef İslam adını taşıyan örgüt, kurum ve isimlerden gelmektedir. Bu durumla ilgili olarak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 19 Kasım 2015 tarihinde Çırağan Sarayı’nda düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) 5. Sağlık Bakanları Konferansı’nın kapanış oturumunda yaptığı konuşmada;

“Müslümanlar olarak sorumluluğumuz çok büyük. İslam adını kullanarak Müslümanlara en büyük zararı veren DAİŞ, El-Kaide, Boko Haram gibi örgütler karşısında hep birlikte el ele vererek, net ve ilkeli tutum ortaya koymalıyız. İslam, Müslüman, cihat, mücahit, şeriat gibi kavramları bu teröristlerin aracı olmaktan, istismar aracı olmaktan kurtarmalıyız. Bu örgütler, bu kavramlar üzerinden Müslümanların kanlarının döken, onurlarını kıran, geleceklerini karartan güçlerin oyununu hep birlikte bozmalıyız. Dünyadaki milyarlarca Müslüman’ın izzetini, bir avuç teröristin insafına terk edemeyiz, etmemeliyiz. Bu aziz dinin sahibi ve koruyucusu elbette Allah’tır. Ama bizimde kendi haysiyet ve istikbalimize daha sıkı bir şekilde sahip çıkma sorumluluğumuz elbette vardır. Kendi coğrafyamızda ortaya çıkan ve bir proje ürünü olduğu her halinden belli olan bu örgütlerin önünü biz kesmezsek neler olduğunu görüyoruz. Birileri hemen uçaklarıyla, tank, top, füzeleriyle gerektiğinde askerleriyle gelip bu işe soyunuyor. Biz kendimiz çözemediğimiz de birileri hemen alıp olayı çok daha derinleştiriyor ve yaygınlaştırıyor. Özellikle mezhep sorunu, İslam dünyasının yumuşak karnı olduğunu sürdürüyor. Bu mesele, kimi yerde etkin ayrımlarla tahkim ediliyor, kanatılıyor. Bugün bölgemiz herkesin birbiriyle kavgalı olduğu, oluk oluk Müslüman kanının akıtıldığı bir hale geldi. Artık bu gidişe hep birlikte dur demeliyiz” ifadelerini kullanmıştır.

İşte problemin tam da bu kadar net ifade edildiği bir problem hafızamızdayken, yaşadığımız son gelişmeler ve takip eden süreçte de, benzer algı sıkıntısını bu sefer kendi yurdumuzda, kendi insanımızın algısında, ta içimizde yaşadığımızı hissediyoruz.

15 Temmuz darbe girişimi sonrasında, 3 Ağustos 2016 tarihinde toplanan olağanüstü din şurasında, Diyanet İşleri Başkanımız Mehmet Görmez yerinde tespitler yapıyor:

“Uzun yıllardır varlığı bilinen ve her türlü yolu kendi emelleri için mubah gören,

Dini ve dini duyguları istismar eden; bu duygularla milletimizin zekâtını, sadakasını, infakını ve evlatlarını çalan,

Dinimizin temel değerlerini ve kavramlarını gasp eden,

Her türlü gayr-i İslami ve gayr-i ahlaki tutum ve davranışlarla fitne, fesat, yalan ve desiselerle kendine insan ve imkân devşiren,

Devletin tüm yapılarına sirayet ederek milletin geleceğini ipotek altına almaya çalışan

Ve son darbe girişimiyle millet tarafından suçüstü yakalanan FETÖ terör örgütünü dini bir yapı olarak görmek mümkün değildir.

Bu örgütün elebaşını da din âlimi ve dini rehber olarak kabul etmek mümkün değildir.”

İşte Sayın Görmez’in sözünü ettiği değer ve kavramlarımız konusu da Müslüman toplumun, bu milletin en çok canını sıkan bir konu haline geldi. “Cemaat, imam, hizmet, himmet vb” gibi milletin gönlünde ulvi yere sahip bu kelimeler, herkesin rahatsız olduğu ve tedirginlikle bakar hale geldiği kavramlar yerini aldı. Hele de, bazı kötü niyetli çevrelerce daha da fazla toz duman hengâmesinde karıştırılmaya çalışılan kafaların, berraklaşması, durulması her şeyin net ve yerinde görülmesi şarttır. Bunun için bu memleketin samimi yapı harcı olan sivil toplum gruplarının, tanımını tam karşılayan gerçek cemaatlerinin ve samimi aydınlarının daha büyük bir fedakârlıkla, ellerini taşın altına koymaları gerekmektedir. Herkes bu sıkıntılı dönemden kurtulmanın yükünü sadece siyasi mekanizmanın sırtına yükleme rahatlığından sıyrılmalı, bizi millet yapan değerler için yine canla, başla gayret sarf etmelidir.

Bu düşünceden hareketle, malum darbeci yapının en çok istismar ettiği Risale-i Nurları layıkıyla okuyan ve bu darbeci gruptan daha öncede çok zarar gören samimi Nur talebelerinin sürekli okuduğu ve bu günlerde de daha fazla dikkatlere sundukları meselelerden birini de izninizle, yazımızın arasına almak isterim.

Kendilerini “cemaat” olarak tanımlayan bu örgütün aslında cemaat olmadıklarını, Bediüzzaman yaklaşık 100 sene önce yazdığı şu satırlarla ne kadar net tarif ediyor:

“Muhabbet-i din saikasıyla teşekkül eden cemaatlerin iki şartla umumunu tebrik ve onlarla ittihad ederiz.

Birinci şart: Hürriyet-i şer'iyeyi ve âsâyişi muhafaza etmektir.

İkinci şart: Muhabbet üzerinde hareket etmek, başka cemiyete leke sürmekle kendisine kıymet vermeye çalışmamak; birinde hata bulunsa, müfti-i ümmet olan cemiyet-i ulemaya havale etmektir.” (İlk Dönem Eserleri, 577)

Görüyor musunuz aradaki farkı? Bu şu demek: Asayişe ilişen, meşru harekette bulunmayan, muhabbet üzerinde hareket etmeyen, başkalarına leke süren bir yapı asla CEMAAT olamaz…

Bediüzzaman’ın vefatından önce vermiş olduğu en son ders nasıl başlıyor biliyor musunuz?

Bizim vazifemiz müsbet hareket etmektir. Menfî hareket değildir. Rıza-yı İlâhîye göre sırf hizmet-i imaniyeyi yapmaktır, vazife-i İlâhiyeye karışmamaktır. Bizler âsâyişi muhafazayı netice veren müsbet iman hizmeti içinde her bir sıkıntıya karşı sabırla, şükürle mükellefiz.” (Emirdağ Lahikası, II, 630)

Her zaman ve her zaman, sadece ve sadece MÜSBET HAREKET. İşte gerçek bir din âlimi ve gerçek bir tavsiye ancak böyle olabilir.

Bu ifadeleri aynı zamanda, son günlerde bulanık suda balık avlamaya çalışan ve kendilerini sapla samanı birbirine karıştırma görevi ile görevlendiren, bu hengâmede içlerindeki Din-İman-İslam-Kur’an düşmanlığını, çaktırmadan herkese-her kesime yaymak için gayret gösteren kirli insanlara da göstermek istiyorum.

Aslında hepimiz biliyoruz ki, Sayın Erdoğan’ın da dediği gibi “kendi haysiyet ve istikbalimize sahip çıkmamız gereği” gibi, doğru İslam’ın ve İslam’a layık doğruluğun en güzel şekilde anlaşılması, anlatılması ve yaşanması son derece zaruri bir hal almıştır. İslam; manasıyla, maksadıyla, muhtevasıyla ve vadettikleri ile doğru anlaşılmak ve anlatılmak durumundadır.

Bu konuda yine en büyük görev, samimi Müslümanlara düşmektedir. Allah yar ve yardımcımız olsun.

Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
Abdulkadir Karaçizmeli     0000-00-00 Rabbim idarecilerimize basiret, feraset ve muvaffakiyetler nasip etsin. İslam'a düşman olanlara ve Müslüman'a zulmedenlere fırsat vermesin. Allah razı olsun
Bedirhan Cansız     2016-08-04 uzun zamandır içimdekileri bu kadar güzel özetleyen ve kaleme alan bir köşe yazısına rastlamadım. kaleminize sağlık
Mahmut     0000-00-00 Harika ötesi tespitler vatanımız la beraber dinimize bu kadar zarar veren hainler i Rabbimiz kahhar ismiyle kahreylesin
Servet     0000-00-00 Allah razi olsun. Harika tespitler
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
HARRAN ÜNİVERSİTESİ HASTANESİ'NDEN BAŞARILI OPERASYON
HARRAN ÜNİVERSİTESİ HASTANESİ'NDEN BAŞARILI OPERASYON
HALİLİYE BELEDİYESİ KÜLTÜR VE SANAT EVİNE YOĞUN İLGİ
HALİLİYE BELEDİYESİ KÜLTÜR VE SANAT EVİNE YOĞUN İLGİ