Advert
Advert
Güvenlik Üzerine…

Güvenlik Üzerine…

Bu içerik 933 kez okundu.

Geçen gün Mühendislik Fakültesi öğrencilerimizle mesleğin zorlukları, sıkıntılı ve tedirgin edici yanları üzerine konuşuyorduk. Doğrusunu isterseniz insanların hayatını kolaylaştıran, konforunu sağlayan ve teknik yenilikleri içinde barındıran birçok şeyin tasarımından imalatına, işletmesinden kontrolüne kadar tüm işlemler, mühendisliğin temelini oluşturuyor. Hele bir de insanların memnun ve mutlu bir şekilde, yeni bir evi, yeni bir aracı veya cihazı kullanırken ki mutluluklarını görmek her şeye değer.

İşin bu kısmı gerçekten güzel ama başta da söylediğim gibi, işlerin bir de görmediğimiz (veya göremediğimiz) başka yanları da var ki; kötü veya yanlış tasarımdan, hatalı üretimden tutun üretimin yapılması esnasındaki itina ve dikkate kadar pek çok konu, göz ardı edildiğinde, can yakan bir sürü kötü sonuçla karşılaşabiliyoruz.

İşin başının eğitim olduğu klişesini tekrarlayarak (bir işin klişe olması, mutlaka önemini yok etmez, bilakis fazlasıyla gerektiğini gösterir bence), son zamanlarda kanun ve yönetmeliklerle de popülerliği artmış olmasına rağmen, yaşadığımız pek çok acı (maalesef bazen de trajik-komik) olayın hala devam ediyor olması, İş Güvenliği konusunu yeniden ve sürekli olarak gündeme taşıyor.

Bu konuda bazı örnekler vereyim diye internete göz attığımda, karşıma çok sayıda enteresan örnek çıkıyor. Benim başıma gelmez demeyin. İşte yaşanmış (olduğuna inanmak istemediğimiz) bazı çarpıcı kazalar;

·      Emekliliğine 1 yıl kalan demir çelik fabrikası işçisi 600 tonluk pres makinesinin arasından emeklemek suretiyle geçerek, 2450 santigratlık fırında sigarasını yakmaya çalıştı ve hayatını yanarak kaybetti. (Karabük Demir Çelik Fabrikaları)

·      Gemi mühendisinin kazan kontrolü yaptığı sırada kapağın kapatılması ve yola çıkan geminin kazanında kalarak hayatını kaybetmesi. (Kocaeli, Dilovası)

·      Elektrik direğine yaslanıp ayakkabısındaki taşı çıkarmak için ayağını silkeleyen kişiyi elektrik çarptığını sanan bir başkasının akımdan kurtarmak amacıyla kafasına kürekle vurup öldürmesi. (Rize-Tunca Köyü)

·      Bir vatandaşın yatağındaki tahtakurusunu öldürmek için yaptığı ilaçlamadan sonra uykuya dalınca tahtakurularıyla birlikte zehirlenmesi. (Bodrum-Yalıkavak).

Bunları okuyunca yıllar öncesinden okuduğum ve belki de gerçek olma ihtimali yüksek olan bir yurdum insanı hikâyesi aklıma geliyor. Olay bir şantiyede gerçekleşiyor ve sonrasında, olayın kahramanı şefine aşağıdaki raporu yazıyor;

“Sayın şantiye şefim;

İş kazası tutanağına planlama hatası diye yazmıştım. Bunu yeterli görmeyerek ayrıntılı anlatmamı istemişsiniz. Su anda hastanede yatmama neden olan olaylar aynen aşağıda anlattığım gibi olmuştur:

Bildiğiniz gibi ben bir duvar ustasıyım. İnşaatın altıncı katındaki işimi bitirdiğim zaman biraz tuğla artmıştı. Yaklaşık 250 kg kadar olduğunu tahmin ettiğim bu tuğlaları aşağıya indirmek gerekiyordu. Aşağı indim, bir varil buldum, ona sağlam bir ip bağladım, altıncı kata çıktım. İpi bir çıkrıktan geçirip ucunu aşağıya saldım. Tekrar aşağıya indim ve ipi çekerek varili altıncı kata çıkardım. İpin ucunu sağlam bir yere bağlayıp tekrar yukarı çıktım. Bütün tuğlaları varile doldurdum. Aşağı indim, bağladığım ipin ucunu çözdüm. İpi çözmemle birlikte birden kendimi havalarda buldum. Nasıl bulmayayım? Ben yaklaşık 70 kiloyum. 250 kilogramlık varil süratle aşağıya düşerken beni yukarı çekti. Heyecan ve şaşkınlıktan ipi bırakmayı akil edemedim. Yolun yarısında dolu varille çarpıştık. Sağ iki kaburgamın sırada kırıldığını sanıyorum. Tam yukarı çıkınca, iki parmağım iple beraber çıkrığa sıkıştı. Parmaklarım da bu sırada kırıldı. Bu esnada yere çarpan varilin dibi çıktı ve tuğlalar etrafa saçıldı. Varil hafifleyince, bu sefer ben aşağı inmeye varil yukarı çıkmaya başladı ve yolun yarısında yine varille çarpıştık. Sol bacağımın kavalkemiği de bu sırada kırıldı. Can havli ile ipi bırakmayı akil ettim. Başımı yukarı kaldırdığımda bos varilin süratle üzerime geldiğini gördüm. Kafatasımın da böyle çatladığını sanıyorum. Bayılmışım, gözümü hastanede açtım. Cenabi-i Hak tan tüm kullarını böyle görünmez kazalardan korumasını diler, hürmetle ellerinizden öperim.

Duvarcı ustanız Ahmet ...”

Gülmek serbest elbette. Ama “en son ve hak ederek” gülen olmak için bu konuda biraz daha fazla ders çalışmamız ve üzerimize düşeni yapmamız gerekmiyor mu ne dersiniz?

Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
HARRAN ÜNİVERSİTESİ HASTANESİ'NDEN BAŞARILI OPERASYON
HARRAN ÜNİVERSİTESİ HASTANESİ'NDEN BAŞARILI OPERASYON
HALİLİYE BELEDİYESİ KÜLTÜR VE SANAT EVİNE YOĞUN İLGİ
HALİLİYE BELEDİYESİ KÜLTÜR VE SANAT EVİNE YOĞUN İLGİ