Türkiye güzel ülkem vatanım vatanımız. Hep korktular senden hep korktular bizden hep bastırmak dar kalıplar içine sokmak istediler. Emirlerinden çıkmamamızdan bir gün gelip aslımızı bulmamamızdan korktular. Neden mi? Çünkü eğer bir gün bu millet uyanır potansiyel bulundurduğu gücü keşfederse atalarının yolundan giderse işte o zaman tüm dünyanın özellikle de İslam aleminin lideri olacağını biliyorlardı. Kurdukları sadece güçlünün sözünün geçtiği, çıkarların konuştuğu, mazlumun ezildiği, adaletsiz düzenin önünde duracağımızı biliyorlardı. Çünkü bu millet Osmanlının torunlarıydı. 600 yıl hüküm sürmüş, bilimde en ileri, sanatta en ileri, İslam’ın dellalı, hoşgörülü, savaş ve yönetim stratejisinde deha, harp meydanlarında yenilmez bir milletin torunlarıydı. Çünkü bu millet yalnız toptan, tüfekten, ilimden, bilimden, stratejiden değil yürekten, bilekten ve en çok da İslam’dan alıyordu gücünü. Ve böyle çelik iradenin böyle vatan bilincinin ve böyle iman dolu göğüslerin önünde kimse duramazdı.
Peki bu kadar üstünken ne mi oldu? Nasıl mı yendiler bizi? Tüm bu üstün vasıflarımızı birer birer unutturdular bize. Birliğimizin arasına fitneler soktular. Türk-Kürt, Alevi- Sünni diye böldüler bizi. Bencilliği bir virüs gibi bulaştırdılar içlerimize. Sadece kendimizi, çıkarlarımızı düşünür hale getirdiler. Dinden uzaklaştırdılar bizi. Hoşgörünün kaynağı dinimizden. Hatta ve hatta tüm devlet stratejilerinin, toplumsal düzenin, ilimin ve bilimin kaynağı dinimizden. Evet ilimin ve bilimin de hakiki kaynağı İslam’dır. Çünkü İslam bilimi teşvik eder “Görmez misiniz?” “Bakmaz mısınız?” diye sorar Kur’an-ı Kerim insana. Kainata baksın onu okusun ve anlasın diye. Hem bu kainatın yaratıcısı en iyi bilen değil midir kainatın sırlarını kainatta saklı olan muhteşem kanunları? Ve yaratıcının bir kullanma kılavuzu, bir rehber olarak gönderdiği kitapta yazmaz mı tüm bu sırlar? İşte böyle mükemmel bir dinimiz varken uzaklaştırdılar bizi dinimizden. Kendi dinleri gibi sandılar dinimizi. Dogmalardan kurtulun dediler oysa bilmediler yahut bilmiyormuş gibi davrandılar ki bizim dinimiz onların kiliseleri gibi bilimin aklın önünde engel değil en birinci yol göstericiydi. Yani kısacası üstün vasıf olarak sahip olduğumuz ne varsa baskıladılar onları. Bilim yapmamızın önüne engeller koydular. Kendi gemilerimizi kendi uçaklarımızı yapmamıza izin vermediler. Bilim adamlarımızın projelerini kabul etmediler. Yer altı kaynaklarımızı kullanmamıza izin vermediler. Bağımsız ve zengin bir ekonomiye sahip olmamızı engellediler. Ve bence en üzücü olanı şu ki yaptıkları algı politikalarıyla şuna inandırdılar bizi “onlar üstün biz geriyiz” “biz ilerleyemeyen bilimde geri zayıf bir ülkeyiz” “tüm medeniyet refah onlarda” Evet belki de bunlarda haklılık payı vardı fakat durumun böyle olması böyle devam etmesi anlamına gelmezdi.
Şimdi ise Türkiye uyanıyor. O bütün dünyanın korktuğu, yıllardır önünde durmaya çalıştığı, damarlarında dolaşan, ecdadından kalma gücü buluyor. Tüm İslam aleminin lideri olmaya başlıyor. Kendi insansız hava araçlarını üretiyor. Millet olmanın birlik olmanın gücünü tüm dünyaya ispatlıyor. ( 15 Temmuz darbe girişiminde olduğu gibi ) Ve korkmuyor. Tüm dünyaya meydan okuyabiliyor. Ülkenin cumhurbaşkanı “Dünya 5’ten büyüktür “ diye haykırabiliyor tüm dünyaya. Arkasında halkın müthiş desteğiyle dimdik duruyor karşılarında. Kurdukları adaletsiz düzene dur diyebiliyor. Ve inşallah bir gün gelecek o çok korktukları, unutturmaya çalıştıkları, baskıladıkları ne vasfımız varsa hepsini tam teçhizat geri kazanarak durduracağız bu bozuk çıkarcı düzeni. Türkiye’den tüm dünyaya İslam’ı yayacağız. Çok ulaşılmaz ve ya uzak değil tüm bunlar. Biz yeter ki isteyelim görebilelim üstümüzde oynanan ve oynanmaya devam eden oyunları ve ümitvar olalım gelecekten. Bu millet uyanacak buna tüm kalbimle inanıyorum ve son sözü Bediüzzaman Said Nursi’ye bırakıyorum: “Ümitvar olunuz! Şu istikbal inkılabatı içinde en yüksek gür seda islamın sedası olacaktır. “
Nurşin ÇETİNER
